Dünya üzerinde büyük acılar yaşamayan, bu acıların
yaşatılmadığı halklar yoktur sanırım. Afrika’dan Asya’ya, Amerika, Avrupa’ya...
Bugüne kadar ne zaman o lafı duysam bana çok arabesk,
derbeder gelirdi. Ancak 26 Nisan’da Taksim’de gerçekleştirilen Hocalı Katliamı
“Anması”nın ardından anladım ki çok anlamlı ve hayata geçirilmesi ülkemiz
halklarının kardeşleşmesinde hayati öneme sahip.
Herşey Fransa’nın Ermeni Soykırımı’nı inkarı suç sayan
yasayı onaylamasıyla başlamadı aslında. Herşey 1915’te başlamış, acıların
konuşul(a)maz, anlatıl(a)maz ve en çok da anlaşıl(a)maz olması/oldurulması
sorunu dipsiz kuyusuna sürüklemiş ve yüzleşme sağlanana kadar da oradan
çıkamamakla cezalandırılmıştır.
Herşey 1992’de başlamış ve aynı akıbete uğrayarak karanlığa
çözüm karanlığa gömülmüştü.
Diğer yaralarımızı belki birer kelime belki cümle ile
geçeceğim ama bu onların önemsizliğinden ya da önemsemediğimden değildir
kesinlikle. Belki ifade edecek cümleleri bulamamamdandır.
Sivas’ta, Maraş’ta, Çorum’da, Dersim’de Alevilere yapılan
katliamlar... Halepçe’de, Uludere’de, Newala Qesaba’da, Amed Zindanları’nda
Kürtler’e... Afrika’yı sömürmek için Cezayir’e, Kenya, Nijerya’ya... Ülkemiz
dağlarında Türk ve Kürt gençlerine reva görülenler, gerçekleştirilen katliamlar
halklar tarafından dile getirilmediğinden, kardeş halklar tarafından
anlaşılamadığından “kardeş halklar” kardeşleşemiyor, kardeşlik lafta kalıyor ve
birkaç kalleşlik kurulan bağları koparmaya yetiyor.
Bugün ise “ulus devlet”lerin o kirli ellerinde birer oyuncağa
dönüştürülmüştür bu acılar, gözyaşları, katliamlar. Türkiye Filistin’in acısı
ile oynayarak İsrail’e yüklenmeye çalışırken, İsrail (samimiyeti Türkiye’den
fazla değil) Kürt Halkı’nın acısıyla Türkiye’ye karşılık veriyor.
Fransa Ermeni Soykırımı’nı suç saydığında Türkiye “biz de
Cezayir’de yaptıklarınızı herkese anlatırız” dedi. Katledilen ve katillerinin
büyük bölümü cezalandırılmayan Ermeni yazar Hrant Dink’in ailesine ve davasına,
dava arkadaşlarına verilen desteğin büyümesinden rahatsız olan çevreler, bu
sebebin üstüne Fransa’da geçen yasayı da ekleyerek Taksim’de Hocalı Katliamı
“Anması” yaptılar.
Bu yazı Hocalı Katliamı “Anması” Mitingi üzerine yazıldı
(fikir mitingden birkaç gün önce ortaya çıktı) ancak mitingin içeriğiyle çok
ilgilenmeden, yukarıda bahsettiklerimin ışığında halkların acılarına sahip
çıkarak yaralarına merhem sürebilmesi gereğine değinmek istiyorum.
Bahsedilenler yaşanılanların çok küçük bir bölümü ve
acılarına sahip çıkamayan, onları anlatamayan ve karşıdakinin acısını anlamayan
halklar bu tür oyunlara gebedir. Acımıza sahip çıkmalıyız ki devletler onları
kendi politikalarının izinde sürecekleri oyuncaklara dönüştürmesin. Azeriler
acılarını Türkiye’nin oyunlarına, Kürtler İsrail’in ABD’nin oyunlarına,
Ermeniler ABD-Fransa’nın oyunlarına, Cezayirliler yine Türkiye’nin oyunlarına
bırakmadan, onları ağızlarına alan ülkelerin samimiyetlerini irdeleyerek,
onlara (acılarına) sahip çıkarak kardeşleşmenin önünü açmalıdırlar.
Yani “halkların acılarına sahip çıkması” arabesk bir söz değil,
yaşamın gereksinimlerinden biri.