27 Şubat 2012 Pazartesi

Acına Sahip Çık!


Dünya üzerinde büyük acılar yaşamayan, bu acıların yaşatılmadığı halklar yoktur sanırım. Afrika’dan Asya’ya, Amerika, Avrupa’ya...

Bugüne kadar ne zaman o lafı duysam bana çok arabesk, derbeder gelirdi. Ancak 26 Nisan’da Taksim’de gerçekleştirilen Hocalı Katliamı “Anması”nın ardından anladım ki çok anlamlı ve hayata geçirilmesi ülkemiz halklarının kardeşleşmesinde hayati öneme sahip.

Herşey Fransa’nın Ermeni Soykırımı’nı inkarı suç sayan yasayı onaylamasıyla başlamadı aslında. Herşey 1915’te başlamış, acıların konuşul(a)maz, anlatıl(a)maz ve en çok da anlaşıl(a)maz olması/oldurulması sorunu dipsiz kuyusuna sürüklemiş ve yüzleşme sağlanana kadar da oradan çıkamamakla cezalandırılmıştır.

Herşey 1992’de başlamış ve aynı akıbete uğrayarak karanlığa çözüm karanlığa gömülmüştü.

Diğer yaralarımızı belki birer kelime belki cümle ile geçeceğim ama bu onların önemsizliğinden ya da önemsemediğimden değildir kesinlikle. Belki ifade edecek cümleleri bulamamamdandır.

Sivas’ta, Maraş’ta, Çorum’da, Dersim’de Alevilere yapılan katliamlar... Halepçe’de, Uludere’de, Newala Qesaba’da, Amed Zindanları’nda Kürtler’e... Afrika’yı sömürmek için Cezayir’e, Kenya, Nijerya’ya... Ülkemiz dağlarında Türk ve Kürt gençlerine reva görülenler, gerçekleştirilen katliamlar halklar tarafından dile getirilmediğinden, kardeş halklar tarafından anlaşılamadığından “kardeş halklar” kardeşleşemiyor, kardeşlik lafta kalıyor ve birkaç kalleşlik kurulan bağları koparmaya yetiyor.

Bugün ise “ulus devlet”lerin o kirli ellerinde birer oyuncağa dönüştürülmüştür bu acılar, gözyaşları, katliamlar. Türkiye Filistin’in acısı ile oynayarak İsrail’e yüklenmeye çalışırken, İsrail (samimiyeti Türkiye’den fazla değil) Kürt Halkı’nın acısıyla Türkiye’ye karşılık veriyor.

Fransa Ermeni Soykırımı’nı suç saydığında Türkiye “biz de Cezayir’de yaptıklarınızı herkese anlatırız” dedi. Katledilen ve katillerinin büyük bölümü cezalandırılmayan Ermeni yazar Hrant Dink’in ailesine ve davasına, dava arkadaşlarına verilen desteğin büyümesinden rahatsız olan çevreler, bu sebebin üstüne Fransa’da geçen yasayı da ekleyerek Taksim’de Hocalı Katliamı “Anması” yaptılar.

Bu yazı Hocalı Katliamı “Anması” Mitingi üzerine yazıldı (fikir mitingden birkaç gün önce ortaya çıktı) ancak mitingin içeriğiyle çok ilgilenmeden, yukarıda bahsettiklerimin ışığında halkların acılarına sahip çıkarak yaralarına merhem sürebilmesi gereğine değinmek istiyorum.

Bahsedilenler yaşanılanların çok küçük bir bölümü ve acılarına sahip çıkamayan, onları anlatamayan ve karşıdakinin acısını anlamayan halklar bu tür oyunlara gebedir. Acımıza sahip çıkmalıyız ki devletler onları kendi politikalarının izinde sürecekleri oyuncaklara dönüştürmesin. Azeriler acılarını Türkiye’nin oyunlarına, Kürtler İsrail’in ABD’nin oyunlarına, Ermeniler ABD-Fransa’nın oyunlarına, Cezayirliler yine Türkiye’nin oyunlarına bırakmadan, onları ağızlarına alan ülkelerin samimiyetlerini irdeleyerek, onlara (acılarına) sahip çıkarak kardeşleşmenin önünü açmalıdırlar.

Yani “halkların acılarına sahip çıkması” arabesk bir söz değil, yaşamın gereksinimlerinden biri.